Yaz transfer dönemi, şampiyonluğun nabzını ölçen bir barometre gibidir. Bu periyodu iyi geçiren kulüplerin mutlu sona ulaşmaları konusunda önde oldukları neredeyse içgüdüsel olarak hissedilir.
Beşiktaş transfere en hızlı giren, takviyelerini en erken yapan ekip oldu. Jackson Muleka, Romain Saiss, Cenk Tosun, Wout Weghorst gibi isimleri daha temmuzun başında kadrosuna kattığında bu iş tamamdı; Kartal şampiyonluğun en güçlü favorisiydi.
Sonra sahneye Fenerbahçe çıktı… Nokta atış yapan ezeli rakibinden farklı olarak otomatiğe bağlamış bir görüntü çiziyor, seri atışlarla bir çok ismi ardı ardına kulüp bünyesine kazandırıyordu. Lincoln, Willian Arao, Gustavo Henrique, Emre Mor, Joshua King, Luan Peres, Alioski, Bruma, Tiago Çukur gibi isimler açıklandıkça taraftar coşuyordu.
Sarı-lacivertliler bitmek bilmeyen transfer hamleleriyle dosta güven düşmana korku salıp, ‘Oh Jesus’ (Aman Tanrım) çektirirken, momentum da artık Dolmabahçe’den Boğaz’ın karşı kıyısına çoktan geçmişti. Hele Galatasaray’ın elinden kapılan Joao Pedro’ya da çubuklu forma giydirilince artık bu iş tamamdı, yıllardır özlemi çekilen şampiyonluk ufukta görülmüştü.
Bu esnada Galatasaray cephesinde ise yeni bir şey yoktu. Sarı-kırmızılılar son yıllarda olduğu gibi yine transferde geride kalmış, taraftarının beklediği takviyeleri gerçekleştirememişti. Ezeli rakipleri kadrolarını güçlendiredursun, Cim-Bom’da yaprak kımıldamıyordu. Ne var ki bu kez bu yarıştan geri kalınmayacak, sadece Arap atı gibi sonradan açılacaklardı.
Sergio Oliveira ile start
Portekizli milli futbolcu Sergio Oliveira’nın gelişi ilk adım oldu. Kronikleşmeye doğru giden orta saha sıkıntısına neşter, Portolu oyuncunun yanı sıra Midtsjö eklentisiyle birlikte vuruldu, Mariano’dan beri ardılı bulunamayan sağ bek eksikliğine de, Fransız milli Leo Dubois getirilerek dur denildi. Seferovic’in hazırlık maçlarındaki performansının tam not alıp sınıfı geçmesi, taraftarın başlardaki üzüntüsünün yerini yavaş yavaş umuda bırakmaya başlamasını da beraberinde getiren önemli gelişmelerdendi.
Nokta atışı ve seri atış yapan ezeli rakiplerine öykünerek geçen zaman diliminin ardından Galatasaray, transfer dönemi jargonunda ‘bombaları patlatmak’ şeklinde tarif edilen safhaya geçiş yaptı. Daha bir sene öncesine kadar Arsenal’in bonservisine 15 milyon euro talep ettiği Torreira alındığında, umut yerini coşkuya bırakmaya çoktan başlamıştı bile. Bu coşku sıradaki isimle birlikteyse, adeta tavan yapacaktı.
Üstünlük Cim Bom’a geçti
Dries Mertens ile Cim Bom, bu yaz döneminin transfer bombasını patlattı. Wesley Sneijder’den yıllar sonra bir dünya yıldızını yeniden kadrosuna katmayı başaran sarı-kırmızılılar, bu son halkanın da eklenmesiyle, transfer fantezi ligimizin şampiyonluğunu ilan eden tarafı oldu bu kez.
Belçikalı futbolcu elbette, sadece ismiyle bile büyük düşleri kolaylıkla gördürtebilecek bir isim. Ancak işler somutlaştığında, futbolda ‘sahada olunmayınca masada da olunamadığı’ gerçeği ile de hep karşı karşıya kalınır, transferin şampiyonu ligin şampiyonu olmaz her zaman.
Mertens -ve diğer ‘bombalar’- için bugünden söylenebilecek şey, şampiyonu tayin ederek sezonu başlamadan sonlandıracağı değil, lige katacağı kalitenin akabinde, tüm futbol severlerin keyifle izleyeceği bir sezonun işaret fişeği olduğudur.
‘Yeni kültüre adapte olmak gerek’
Dries Mertens kendisini Napolili hisseden bir insan. Çocuğunun ismini Ciro koyması da, Napolitan kimliğiyle ne kadar özdeşleştiğinin önemli bir göstergesi. Mertens’in kendisini oralı hissetmesini sağlayan en önemli faktörse yaşam tarzı. Belçikalı futbolcu bu durumu yıllar önce verdiği bir röportajda şu ifadelerle anlatıyor:
“Hollanda’da yaşarken hayatımda bolca televizyon vardı. Napoli insanları ise hayatı sokakta yaşıyor, kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Ben de onlar gibi yaşamaya çalışıyorum. Yeni bir yere gidiyorsanız, o yerin kültürünü edinmeye, adapte olmaya gayret etmelisiniz.”
Maradona’ya göre santrfor
Dries Mertens kendisi gibi Napoli kulübünün efsanesi olan Diego Armando Maradona’yı bu ekipte sollamış bir isim. Mavi-beyazlılarda 148 gol atan futbolcu, 114 gol atan Maradona’nın ilerisinde kulüp tarihinin en çok gol atan oyuncusu. Bundan üç yıl önce Belçikalı oyuncu, Arjantinli futbol efsanesini geride bıraktığında Maradona “Rekorumu geride bırakan Dries Mertens’i alkışlıyorum” demişti.
Sıklıkla kanat, ikinci forvet oynayan meslektaşıyla ilgili detaylı düşüncelerini de açıklayan Diego Maradona şunları söylemişti: “Bence Mertens santrfor olarak doğmuş ama bunun farkında değildi. Attığı gollere bakınca içinde böyle bir golcülük olmayan biri tarafından atılamayacak goller olduğunu görürsünüz.”
Yaşının ilerlemesinin bir sorun teşkil etmediğini Belçikalı futbolcunun içindeki enerjiye dikkat çekerek dile getiren Maradona, Napoli’ye oyuncuyu bırakmama tavsiyesinde de bulunmuş, “Mertens 30 yaşın üzerinde ama gençlik enerjisine sahip. Bu enerjisi sayesinde koşmaktan geri kalmıyor, gollerini atıyor” demişti.
Galatasaraylı futbolcu ise Maradona ile ilgili yorumlarında her zaman temkinli olmaya ve saygıda kusur etmemeye özen gösterdi. Çizme’de zamanında kendisinin efsane isimle karşılaştırılmasıyla ilgili “İnsanların böyle şeyler söylemesinden, böyle karşılaştırmalar yapmasından hoşlanmıyorum. Çünkü biliyorsunuz Maradona özel birisiydi” demişliği bulunmaktadır.
Altın jenerasyondan
Babası fitness antrenörü, annesi ise üniversitede öğretim görevlisi olan Mertens’in çocukluğu sürekli sokakta top oynayarak geçti. Futbol oynayabilmesi için babası tarafından evin yakınına özel bir futbol sahası bile yaptırılmıştı. Topla oynama becerisini o dönem eve dönmek bilmeyen sokakta geçen saatlerine borçlu: “Futbolda idolüm olan bir oyuncu yok çünkü vaktim hep dışarda top oynayarak geçti.”
Profesyonel kariyerinin başlarında boyu kısa, cılız ve güçsüz bulunuyordu. Bu yüzden sıkıntılar yaşasa da, sürati ve çabukluğuyla fark yarattı. Topla oynama becerisine karşın ayağında topu fazla tutmuyor ve çabuk oynuyor olması da hep artısı oldu. 2016-17 sezonunda 46 maçta 34 gol ve 13 asistle kariyerinin zirvesini yaşadı.
FIFA Dünya Sırlaması’nda 1 numaraya yükselen Belçika Milli Takımı’nda 105 kez forma giyen bir isim olarak bu başarıda önemli pay sahibi oldu. Vincent Kompany, Jan Vertonghen, Axel Witsel, Eden Hazard, Romelu Lukaku, Fellaini, De Bruyne, Courtois gibi isimlerle altın bir jenerasyonun parçası haline geldi.
Kim Min-Jae’de Galatasaray faktörü
Dries Mertens 35 yaşında olmasına karşın formunun zirvesinde bir isim. Napoli’de geçen sezonun sonlarına kadar iyi bir performans gösteren oyuncunun kulüple yollarının ayrılmasında, sportif bir neden rol oynamadı. Kulüp başkanı De Laurentiis’in belirlediği 30 yaş üzerindeki oyunculara artık yüksek maaşlı kontratlar yapılmayacağı politikası, futbolcunun Galatasaray’a gelişinin önünü açtı.
Napoli’nin kaptanı olan Insigne’nin de, aynı nedenden ötürü geçen ay kulüple yolları ayrıldı. İtalyan ekibinde yıllık 4.5 milyon euroluk net kazancı olan Mertens’e yeni sözleşme için sadece 2.4 milyon teklif edilmesi ayrılığın temel nedeni oldu. Deneyimli isimlerden kestiği kaynağı daha genç isimlere akıtan Serie A ekibi, bonservisine 18 milyon euro vermekten çekinmediği Kim Min Jae’yi Fenerbahçe’den kadrosuna kattı.
Cadılar Bayramı’nda Hamsik kılığında
Dries Mertens çocukluk aşkı olan Kat Kerkhofs ile evlendi. Birlikte türlü çılgınlıklar yapan ikili aynı zamanda çılgın çift olarak da biliniyor. Bir Cadılar Bayramı döneminde o dönemki takım arkadaşlarının kılığına girdikleri görüntüler Napoli taraftarlarının hafızasından silinmiyor. Mertens kendisini Insigne’ye benzetirken, eşi de Marek Hamsik kılığına girmişti.