İki devir kuralı nedeniyle milletvekili adayı olamayan HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan bu kuralın partideki kimi milletvekilleri için uygulanmadığını belirterek şöyle dedi:
“Partimizde iki periyot kuralı var. Yani her heyette iki periyot vazife yapabiliyorsunuz. Ben de onurla gururla HDP’lilerin iki periyot milletvekili oldum. Bu kural nedeniyle aday değilim. İki periyottur milletvekili olan kimi arkadaşlar için bu kuralın esnetilebileceği açıklandı. Bu açıklama yine aday olmam konusunda tüm kamuoyunda önemli bir beklenti yarattı. Bu beklenti karşılanamadı. Türkiye ve dünyadaki milyonlarca Ermeni de tam bir mutabakatla devam etmemi arzuluyordu. Bu bahiste tahminen bir olumlu ayrımcılık uygulanabilirdi. Lakin herkesten ricam: o aday oldu, bu aday olmadı tenkitlerini seçim sonrasına bırakıp, partimizin başarısına odaklanmamızdır.”
Artı Gerçek’ten Seda Taşkın’a konuşan Garo Paylan, “28’inci Devir adaylarınız ortasında bir Ermeni isim göremedik. Bu durumu nasıl pahalandırmak gerekiyor?” sorusunu ise şöyle yanıtladı:
“Biz Halkların Demokratik Partisiyiz ve halkların ve inançların temsiliyeti partimin kuruluşunun birinci problemiydi. Biz; halkların, inançların, sosyalistlerin, feministlerin, ekolojistlerin bir ittifakıydık. Bütün bu ittifaklarının bir bileşkesiydik. Fakat son periyotta sol sosyalist ittifakları daha ön plana koyan, öbür ittifaklarımızı daha az görünür kılan bir süreç yaşadık. Meğer partimizin alametifarikasının çoğulcu bir parti olmamız olduğuna eminim. Milletvekili aday listelerimizde bir Ermeni’nin olmaması partim ismine elbette önemli bir eksikliktir. Ermeniler on yıllar süren sessizlikten sonra, son 20 yılda siyaset arenasında daha görünür olmuşlardı. Ben de bu görünürlüğün son periyottaki öznesiydim. Benin milletvekilliğimin bitmesi ve bir Ermeni adayın olmaması önemli bir boşluk yaratacaktır. HDP’yi romantik his ve fikirlerle kurduk. Farklılıkların yok sayıldığı bir iklimde HDP adeta bir Nuh’un gemisiydi… O ruh bizi yüzde 6’lardan yüzde 13’lere taşıdı. Partimin bir Ermeni adayının olmaması ve çoğulcu kimliğinin silikleşmesi elbette eksikliktir. Bu handikabı gidermek ve çoğulcu siyasetin tahkimi için seçimden sonra partimle birlikte efor göstereceğim.
’15 GÜN LİNÇ EDİLDİĞİM BİR PERİYOT YAŞADIM’
Paylan “Meclis’te en unutamadığınız an hangisiydi?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
Sekiz yıl boyunca olumlu ve olumsuz pek çok anım var. Dokunulmazlık tartışmalarının olduğu kurulda fizikî linçe uğradım. AKP’liler direkt beni maksat alarak, “Ermeni burada, Garo burada” diyerek sekiz on milletvekili üzerime çullandı. Başıma tekmeler attılar, beyin travması geçirdim. Fiziki travmadan fazla yaşadığımın bir nefret saldırısı olması beni etkiledi lakin oraya takılmadım. Ne de olsa bu koşullarda konuşan Ermeni vekil olarak her şeyi göze almıştım.
İkinci linç ise fiziki linç değildi. Her yıl yaptığım üzere geçen yıl 24 Nisan’da ‘Ermeni Soykırımı TBMM’de konuşulsun’ üzerine verdiğim yasa teklifine, Meral Akşener’in başlattığı, akabinde Erdoğan, Bahçeli ve ırkçı güruhun katıldığı siyasi linçe maruz kaldım. Topyekûn medya aygıtları ile on beş gün linç edildiğim bir devir yaşadım.
“Bu sorun Washington’da, Amerikan Kongresi’nde, İngiliz Parlamentosu’nda, Fransız senatosunda konuşulmasın, TBMM’de konuşulsun” diye son derece sarsıcı bir teklifte bulunduğumun farkındaydım. TBMM’de Ermeni Soykırımının bu kaidelerde konuşulamayacağını biliyordum lakin tarihe not düşmek istedim. İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener’in başlattığı açıklamalarla maksat gösterildim, bu anları doğal ki unutamıyorum. Meclisteki ırkçılar bana haddimi bildirmişti. Başkalarıysa “sırası mıydı Garo” demeye getirip sessiz kaldılar. Sevgili Ahmet Kaya’nın linç gecesine benzetmiştim halimi… Onu linç edenleri bugün kimse savunamıyor. Umarım bana yapılan linçlerin de savunulamadığı günleri görürüm.
Ama güzel anlar da var; Mecliste önemli bir saygınlık uyandırdığımı düşünüyorum. Ben mecliste sırf Ermeni olmadım. Sadece Ermeni problemiyle değil her problemle ilgilendim. Bir milletvekilinde olması gereken iki şeyi barındırdığımı söyledi geçen gün beni yolda çeviren bir yurttaşımız; vicdan ve adalet. Bu türlü hissettirebilmeme çok sevindim.
Türkiye tarihi bir seçime gerçek gidiyor. Lakin kimi anketlere nazaran hala AKP’nin belirli bir oranda oy aldığını da görüyoruz. Ekonomik krizin bu kadar derinleşmiş olmasına karşın iktidarın mevcut takviyesinin dikkate kıymet seviyede azalmamasını neye bağlıyorsunuz?
SÖYLEŞİNİN TAMAMI