Cazın iyileştirici gücü adayı sardı

En son 7 yıl önce gitmiştim Bozcaada’ya. Her defasında hayatım boyunca hatırlayacağım anılar biriktirmeme ve kendimi huzur dolu hissetmeme rağmen bir şekilde gitmeyi bırakmışım sonra. Belki de bebekli olmak, deniz suyunun soğukluğu veya kalabalığı korkuttu beni bilmiyorum. Bu yıl 6’ncı kez düzenlenen Bozcaada Caz Festivali vesile oldu yeniden kucaklaşmamıza.

Butik festival mümkün

Festivalin destekçilerinden Volkswagen’ın davetlisi olarak, yeni SUV ailesinin modelleriyle, Çanakkale Köprüsü’nün yolunu tuttuk. Silivri’deki buluşma noktamızdan sonra Geyikli Feribot İskelesi’ne varmamız 3.5 saat sürdü. Yol rahat, tabiri caizse kaymak gibi. Artık benim için en ideal rota burası. Feribota bindiğimiz anda adanın renklerini, kokusunu ve huzurunu hatırladım. Önceki yıllarda adaya gitmek şifalanmak gibiydi aslında benim için. Festival ekibi de bu yılın temasını ‘Şifa’ olarak belirlerken benim gibi düşünmüş olsa gerek. Bunca yılın ardından adada turizm anlamında hiçbir detayın değişmediğini görmek beni mutlu etse de imara açılan bölgedeki yeni yapılan evlerin çirkinliğini sonsuza kadar unutmak istiyorum. Caz sevmiyor olabilirsiniz ya da daha önce hiç dinlememişsinizdir, fark etmez. İtiraf etmeliyim ki ben de ilk önce ‘Acaba çok sıkılır mıyım’ diye aklımdan geçirdim. Ancak festivalin ana teması caz olsa da herkese uyacak müzik ve farklı etkinlikler mevcuttu.

Ada’nın huzurlu sokaklarında yürüyüp akşam da Yeni Türkü’yü dinledik.

Festival, Ayazma Manastırı’nda, küçük ama butik bir alanda gerçekleşti. İlk akşam açılışını Yeni Türkü uzun süre hafızalardan silinmeyecek bir konserle yaptı. 1.5 saate yakın süren konserde bir an bile yerimize oturmadık. Derya Köroğlu’nun bitmek bilmeyen enerjisi görülmeye değerdi. Şarkıları dinlerken aklımdan şunlar geçti: Adada sadece birlik beraberlik ve mutlu, huzurlu insanlar vardı. Kaos, stres ve şehir gürültüsü çok arkamızda kalmıştı. Namibyalı sanatçı Shishani’nin hümanist mesajlar içeren şarkılarıyla başlayan festival boyunca; Cenk Erdoğan, Eylem Pelit, Hamdi Akatay, Tuluğ Tırpan ve Volkan Öktem’den oluşan Almagest Quintet ile katılımcılar caza doydu. MonoDrum’la enerji tavan yaptı. Kapanış gecesindeyse sahnede Hüsnü Şenlendirici vardı. Aynı zamanda festival, toplumsal cinsiyet eşitliği, ekolojik dönüşüm ve ‘şifa’ teması çevresinde şekillenen panel, tartışma, gösterim ve tadım etkinlikleriyle Bozcaada’nın çeşitli köşelerine yayıldı. Akşam yemeklerimizi Maya ve Madam Niça’da yedik. İkisinin de menüsü abartılacak derecede lezizdi. Madam Niça’da yemek sonrası başlayan eğlence önce sokağa, oradan da adaya taştı. Aramızda kalsın, DJ Çağatay Dinçsoy’un çaldığı 90’lar şarkıları birçok kişiyi o akşam Caz Festivali’ne gitmekten alıkoydu.

Gözler Pakize’yi aradı

Yazı Bozcaada’da kapamak ödül gibi oldu. Normalde buz gibi olan deniz suyunun ısınmış olması, Polente Feneri’nde günbatımı, zeytin ağaçları, damlasakızı kokusu, ara sokaklarda kaybolmak ve fazlası. Tek eksik, Bozcaada’nın sembolü, sevimli köpek Pakize’ydi. Gözlerim hep onu aradı. Umarım sağlıkla özgür yaşamına devam ediyordur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir