Tekstilde açık alarmı

Yener KARADENİZ

Elyaf, iplik ve kumaş gibi farklı ürün gruplarından oluşan ve hazır giyim sektörüne hammadde sağlayan tekstil sektörü, zorlu bir dönemden geçiyor. Geride bıraktığımız yıl artan talebe bağlı olarak 16 milyar TL’lik yatırım için düğmeye basan sektörde hazır giyimcilerin yüksek fiyatlar nedeni ile yurtdışından tedarike yönelmesi, söz konusu yatırımların atıl kalmasına neden olurken, bir yandan da dış ticaret açığı oluşmasına yol açtı. Yılın ilk yarısında sektörde ilk kez 185 milyon dolarlık açık oluştu. Tekstil sektörü temsilcileri Türkiye ekonomisine dış ticaret fazlası vererek döviz girdisi sağlayan tekstilde ithalatın çok hızlı bir şekilde artmasının sektör tarafından endişe ile karşılandığını belirtirken, hazır giyim sektörü temsilcileri ise buna 2021 sonunda iplikçilerin uyguladığı yanlış fiyat politikalarının yol açtığını savundu.

Rakipler damping uyguluyor

Bilindiği üzere geçen yıl sonunda 5 hazır giyim ihracatçı birliği ve 12 sektörel dernek, pamuk ve pamuk ipliği başta olmak üzere hammadde fiyatlarındaki olağanüstü artışa yönelik ortak bir basın toplantısı düzenlemiş, “Pamuk ipliğini yurt içinden daha pahalıya alıyoruz. Fiyat artışı bir yana tedarikte de sıkıntı çekiyoruz” yönünde açıklama yapmıştı. Hatta o dönem her iki sektör temsilcileri Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un da yer aldığı ortak bir istişare toplantısı düzenlemişti. Aradan geçen sürede konfeksiyon sektörü temsilcilerinin istediği vergi indirimi gelmemiş ancak iplik fiyatlarında az da olsa gerileme yaşanmıştı. Gelinen noktada ise Özbekistan ve Hindistan gibi büyük üreticiler uluslararası piyasada düşen talep nedeniyle iplik fiyatlarında damping yani düşük fiyat politikasına yöneldi. Türkiye’de de fiyatlar düşmesine rağmen arada oluşan yüzde 10’dan fazla fiyat farkı hazır giyim sektörü temsilcilerinin doğal olarak ithalata yönelmesine yol açtı. Bu da ister istemez 19 bin 923 işletme ve 504 bin istihdamın sağlandığı tekstil sektöründe endişeye neden oldu. Zira sektörde geçen yıl başta iplik tesisi olmak üzere 16 milyar TL’lik yatırım yapılırken, atıl kapasitenin yüzde 50’leri aştığı belirtiliyor.

Yüzde 50’si DİR kapsamında

İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil sektöründe Ocak-Haziran döneminde ithalatın değer bazında 47,4 oranında artarak 7 milyar dolara yükseldiğini ve ilk kez 185 milyon dolarlık dış ticaret açığı verildiğini anlattı. Türkiye ekonomisine dış ticaret fazlası vererek döviz girdisi sağlayan tekstil sektöründe ithalatın çok hızlı bir şekilde artmasının sektör tarafından endişe ile karşılandığını belirten Öksüz, bu kapsamda gümrük vergilerinin artırılması ve Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında ülkeye giren ürünlerin yüzde 50’si kadar yerli tedarik şartı getirilmesini talep etti. Zira Öksüz, ithalatın yüzde 50’sinin DİR kapsamında yapıldığını belirtti.

“Ek vergilerin arkasına saklanmasalardı bugün bu duruma gelmezdik”

TOBB Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektör Meclisi Başkanı Şeref Fayat, tekstil sektörünün dış ticaret açığı vermesine sektörün bir dönem uyguladığı yanlış stratejilerin yol açtığını söyledi. Fayat, “Geçen sene kasım ayında Mehmet Muş’un da olduğu bir toplantı yaptık. Her iki sektörden de temsilciler vardı. Toplantının sebebi ek vergilerin kaldırılması talebi ve Türkiye’nin dolar bazında ipliğin kilogramını diğer ülkelere göre yüzde 15 daha pahalıya almasıydı. Yoğun bir talebinin olduğu dönemde ‘ek vergiye gerek yok, biz de rekabetçi olalım ve gelen işleri kaçırmayalım. Bu şekilde devam ederse martnisan gibi iş alamamaya başlayacağız ve bu size de yansıyacak. Sizin de satamayacağınız dönem gelecek’ dedik. Yine o dönem talep artmaya devam edecek diye tekstil sektöründe çok büyük yatırımlar yapıldı. Biz ise yüksek fiyatla bağlantı yaptığımız için fiyat tutturamadık ve siparişler kaçtı. Hazır giyimde yaşanan geriye gidişin sebebi içerdeki yanlış fiyat politikası idi. Rakiplerimize göre kg başına yüzde 15-20 daha pahalıya alıyorduk. İşler yurtdışına kaçacak diye defalarca söyledik. Şimdi içerde işler durgunlaştı, kapasite kullanım oranları düştü. Yatırım ve üretim durdu. Resesyonla birlikte uluslararası piyasada rakipler fiyatları daha da aşağı indiler. Bunun sebebini en başta aramak lazım. Ek vergilerin arkasına saklanılıp yüksek fiyatlarla bu işler yapılmasaydı bu geldiğimiz noktaya gelmezdik. Özetle öncelikle içerdeki yanlış fiyatlama, ek vergilerin kaldırılmaması ve yabancıların da ellerindeki stoku resesyon nedeni ile ucuza vermesi bu duruma yol açtı. Hala yurtdışı ile içerdeki fiyatlar arasında yüzde 10 fark var. Yanlış politikalar nedeni ile hem konfeksiyoncu hem de tekstilci kaybetti” ifadelerini kullandı.

Menşe sapmaları analiz edilmeli

Ahmet Öksüz’un verdiği bilgilere göre, 2022’nin ilk yarısında dokuma kumaş sektörü ithalatı yüzde 84 oranında artarak 971 milyon dolar değerinde gerçekleşti ve söz konusu kategori tekstil sektöründe ithalatın en fazla arttığı ürün grubu olarak öne çıktı. Öksüz’e göre iplik sektörü, tekstil sektörünün ithalatta haksız rekabet baskısıyla karşı karşıya kaldığı en önemli alt ürün gruplarından biri. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Yatırım Teşvik Belgesi istatistiklerine göre 2021 yılında iplik sektöründe 16 milyar TL değerinde yatırım teşvik belgesinin alındığını ve bu belgelerin 12,5 milyar TL’sinin pamuk ipliği sektöründe olduğunu hatırlatan Öksüz, “Dolayısıyla artan kapasite ile birlikte, ithalattaki artış karşısında işletmelerin atıl kapasitede çalışmaya başladığı gözlemleniyor. Ocak- Haziran döneminde pamuk ipliği ithalatı değer bazında yüzde 124,3 oranında artarak 707 milyon dolar değerinde gerçekleşti. Miktar bazında ise bu dönemde pamuk ipliği ithalatı 52,4 artarak 165 bin tona yükseldi. Bu dönemde pamuk ipliği dış ticaret açığı 221 milyon dolar değerine ulaşarak tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu kapsamda pamuk ipliği ürününün ithalat baskısı karşısında korunması ve menşe sapmalarının analiz edilerek çözüm önerilerinin geliştirilmesi önem arz ediyor” dedi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir